دکتر توحید ملک زاده دیلمقانی

وب سایت رسمی
بایگانی

I . Azerbaycan cumhuriyeti (1918-1920 ) Ve İranbasını

چهارشنبه, ۷ بهمن ۱۳۹۴، ۱۰:۵۱ ب.ظ


 I . dünya savaşının sonlarına doğru , Rus ihtilalı baş verince çarlık rejimi çökmeye uğradı .Bu çöküş Rusya sömürgesinde olan halkları derinden sevindirdi. Azerbaycan Türkleri de bu halkların birisiydi.

XX. asrın başlarından itibaren Azerbaycan’da  gizlice kurulan Musavat fırkası Azerbaycanın geleceğinde rol oynayan en temeli partilerden biri sayılmaktaydı . Musavat’ın lideri Mehmet Emin Resulzade  ise genç olmasına rağmen siyassette kabiliyetli insan olarak tanınmıştır. Gerek Kaçar dönemi İran’da gerekse de Osmanlı da faaliyetlerde bulunan Resul zade , bu ülkelerde edindiği tecrübelerden dolayı  Azerbaycan’ın Ruslardan kurtulması için müstakillik mefkuresini faaliyetinin temelinde alan  insanların başındaydı .  Onun  meclis başkanlığı döneminde  28 Mayıs 1918 de Azerbaycan cumhuriyeti sadece Araz nehrinin kuzeyinde bulunan Azerbaycan topraklarında kuruldu. Tebriz merkezli Güney kısmı ise İran’da kaldı.

Azerbaycan devleti kuruluş arifesinde ve kurulduktan sonra menfaatleri ile zıt olan İran ve Rusya tarafından eleştirilse de  İttihat ve Terakki yönetiminde bulunan  Osmanlı develeti tarafından tam güçle desteklendi.

Azerbaycan devleti ilanı zamanında İran’da  1905 den itibaren başlanan Meşrutiyet olaylarından dolayı Kaçar hakimiyeti ve dolayısıyla Türk iktidarı yıpranmaya başlamış ve yeni Fars sistemli , merkezsel bir İran ortaya çıkmaktaydı. Bu merkezsel devletin esas alacağı sistem sözde İslam’dan önceki Sasani devleti gelenekleri ve esas itibariyle Zertoştilik dini ve mefkuresini  benimseme olmuştur. Bu sistemin teorisiyenleri geçmişte bölgede bulunan İslam’dan önce ve sonraki devletleri yeni Kurulan Fars sistemli İran olarak göstermeye gayret ediyor ve göstereceklerdi. Anlaşılmaktadır ki onların  sahip olduğu ve iddia ettikleri arazi Çından Anadolu’ya kadar ve Kuzeyden ise Hazar denizini kuzey bölgelerine kadar araziyi kapsamaktadır.   Bu teorisiyenlerin iddiasına göre Türkler ve Moğollar sonralar İran coğrafyasına girip ve Fars kimliği ve İran medeniyetini yıpratmaya çalışmışlar. Bu iddialara göre anti Türklük  her bir vatansever İranlının görevi sayılıyordu. Bu yeni kurulan sistemin ana hatlarıyla zıt olan Azerbaycan devlet ve mefkuresi şimdiden açık ve nettir. Anlatmaya gerek yok ki Azerbaycan devleti kurulduktan sonra yeni Fars sistemli İran teorisiyenleri o zamanki İran’da yayınlanan basınla bu devletin varlığını eleştirip toprak iddialarında dahi bulundular. Biz bu meseleye sonraki bölümlerde değineceğiz.

 

İkiye bölündükten sonra Azerbaycan tarihi ve durumu

 

Bilindiği gibi 1813 ve 1828 antlaşmalarına göre Demir kapıdan başlanıp da Zencan ve Hemedan şehirlerine kadar uzana Azerbaycan ikiye bölündü. Bu antlaşmalara göre Azerbaycan’ın kuzey kısmı Rusya’ya verilir. Güney kısmı ise kaçar devletinin bünyesinde öncül rolünü koruyarak kalır.

Ruslar bu yeni elde ettiği araziyi kendi sistemlerinde bütünleştirmek amacıyla Araz nehrinin kuzeyinin umum Azerbaycan adın “ Azerbaycan’ı “ortadan kaldırmak amacıyla Kafkas  terimini kullandılar. Bu siyaset doğrultusunda 1813 lerden itibaren Azerbaycan kelimesi siyasi olarak sadece Azerbaycan'ın güney kısmına denildi. Bu gayri meşru geleneğe rağmen kuzeydeki Azerbaycan aydınları fırsat buldukça Ana vatanlarını Azerbaycan ve dillerini Tatarca değil Türkçe derdiler. S. M .Ganizadenin 1890. yılda yayımladığı  “ İstılahı Azerbaycan “ dediklerimize örnek göstere biliriz.

Azerbaycan bölündüğü zaman kaçar Türkleri bölgeye hakim idiler. Daha doğrusu Azerbaycan Türkleri kaçar devletini idare etmekteydiler. Azerbaycan o zanmanlar bir çok özelliklere sahip idi.Azerbaycan bu ülkenin iç ve dış ticaret kapısı olarak  tüm ülkenin siyasi ve kültürel bazında olan giriş kapısıydı. Bu sebeplerden dolayı 1850lerden itibaren Azerbaycan’a İran’ın başı olarak ifade edildi.

Azerbaycan ve Tebriz  ikinci kaçar kralı Fetelişah zamanından beri veliahtların ülkeyi idare etmek becerisini artmak için gelecek sarayın  staj merkezi olmuştur. Bu hususta            E. Brown şöyle yazıyor :

 Azerbaycan Rusya ve Osmanlıya komşu olduğundan önemli bir bölge. kaçarlar bu bölgenin Türk bölgesi olduğundan dolayı Osmanlı veya Kafkaslarla birleşmesinden hep endişeli. Kaçarlar veliahtlarını oraya göndermekle Azerbaycanlılara ne kadar önem verdiklerini göstermek istiyorlar. [1]

Abbas mirza  ve Azerbaycan

 

Fetelişahın oğlu ve veliahdı Abbas mirza Azerbaycan valisiydi. O , Azerbaycan'ın ilerlemesine hep çalışıyordu. Onun çabalarıyla yeni medeniyeti elde etmek için ilk defe yurt dışına mühendislik ve harbi bilimleri için öğrenciler gönderildi.[2]Ruslar karşısında  Azerbaycan‘in   yeni ve modern ordusunu kurdu ve onların eğitmesi için de Avrupa ülkelerinden uzman getirttirdi.[3]

Abbas mirza cidden Azerbaycan’ı kalkındırmak niyetindeydi. Ne yazık ki ecel ona fırsat vermedi ve babası ölmeden veliaht ölür. Bu nedenle onun oğlu Mehemmet Mirza yeni veliaht seçilerek Tebriz’e gelmek istedi. Bir yıl sonra Kral ölünce Mehemmet 'Mirza Mehemmet şah' adıyla kaçar tahtına sahip olur. Yeni kaçar sistemi çok iyi çalışıyordu. şah ölünce yeni kralla birlikte Azerbaycanlı devlet adamları başkent Tahrana geliyordular. Bu defa da Tebriz’den bir sürü devlet adamı tahrana geldi. Tabii ki bunların içinden en seçkin insan başbakan yada eski tabirice sadrazam olmalıydı. Bu defa Bayat Türklerinden ve revan doğumlu Hacı Mirza Ağası başbakan oldu. Onun başbakanlık döneminde Türkler memleketin işlerini yönetirlerdi.ne yazık ki şah ölünce Türklerin durumu kötü öldü. Tebriz’den yeni kral gelince Türklere çok kötü muameleler oldu. Başbakanda canını kurtarmak için bir kutsal mekana sığınıp yeni şah gelene kadar orada kaldı.[4]

Gine kaçarların geleneklerine göre yeni kral Tahrana geldi.yeni kral Nasireddin şahıydı. Onun yanıca yene Türk devlet adamları Tahrana geldi . yeni şah 20 Ekim 1848 de kaçar sülalesinin 4. şahı olarak tahta çıktı. Tarihi kaynaklara göre Nasireddinşah Tahrana vardığı zaman hiç Farsça bilmezdi ve çevresinde hep Türkler olurdu. Yine tahranda saltanatı ele geçirmesinde hayli yardım eden tebrizdeki başbakanı Mirza Tağı Han ( Emir kebir )  bu defa tahranda başbakanlığa seçildi. Onun tüm memlekete olan hizmetleri unutulmaz oldu. Ne yazık ki  onun öldürülmesiyle memleket gelişmesi yarımcık kaldı ve  ayrıca Fars devlet adamları onun ölümünden sonra rahatça nefes aldılar[5] .

Emir kebirin katlından sonra Farsların gurup başkanı Mirza Ağa han Nuri başbakan oldu. Onun başkanlığıyla Azerbaycanlıların memleketin önemli  görevlerden alınması başlayıp Türkler memleketin önemli  vazifelerden uzaklaştırıldı. 

xx. yüzyıl global dünya gelişmeleri Osmanlılarla yanı sıra  kaçar devletini de etkiledi. Kaçar devletinin bünyesinde bulunan Azerbaycan Türkleri de bu etkileşimden uzak kalmadılar. Meşrutiyet harekatı her iki ülkede yeni siyasi ve kültürel rüzgarlar estirmiş ve her iki halkında talihini değiştirmiştir.Ne yazık ki bu hareket sonuçta kaçar-Türk devletini yeni Fars sistemli İran’a değiştirdi ve Azerbaycan Türkleri iktidardan uzaklaştırıldı. İlginçtir o zamanlar bazı Azerbaycan aydınları ön görüyle İran’da  Türklerin çıkarlarını korumak için     ” Türk Encümeni “ kurmayı teklif ederler[6]. Ne yazık ki onların çabaları sonuçsuz kalır ve nihayet gayri resmi olarak birinci dünya harbi esnasında ve resmen 1925 de yeni Fars sistemli İran devleti kurulur. Rıza Han ilk pehlevi sülalesinin kralı olarak son kaçar kralı sultan Ahmet şahın yerinde oturdu.

1917.yıldan itibaren başlanan Hiyabani harekatı ve nihayet 1920  Hiyabani tarafından ilan olan Azadistan devleti,Türklerin iktidardan düşme sürecinin ilk itiraz sesi sayılabilir. Hiyabani hareketi ve Demokrat fırkası  hiçbir dış devlete bağlanmak istemiyordu. Bu ise birinci dünya savaşından sonraki zamanda çok enteresan bir olay olarak değerlendirmeye layıktır.

Demokrat fırkasının organı “İran- e nov “un  (yeni İran ) başyazarı Mehmet Emin  Resulzade (1883-1956) idi. Bu derginin asıl amacı Kaçar devletinin dış ülkelerin müdahalelerinden kurtarmak ve gülcü- bağımsız  bir devlet yaratmak idi. Ne yazık ki Demokratların içinde bulunan bazı kesimler yeni İran rejimi kurmada Türklerle zıt olmayı esas alarak bir şovenist       pan-farsisit devleti kurmayı ön gördüler.

 Demek ki demokratlar içte iki önemli yere bölünmüşler:

1-          Fars sistemine savunanlar ki başta olmak üzere Meliküşüerayi                   Bahar ve Tebrizli Kesrevini demek mümkündür.

2-       Türk sistemini savunanlar Hiyabani ve M.E.Resulzade başta olmakla başak bir takım meşrutacıni de saymak mümkün.

            1905 den 1917 e kadar Rusya’ya karşı olan Demokratlar Bolşevik ihtilalinden sonra yeni bir politika izlediler. Bu defa Rusya inkılabına yaklaşan Demokratların hareketi ingiltereninn genel Ortadoğu siyasetine ters geldi ve Hiyabani bu konuda uyarıldı. Hatta Fars kolu hesap olan demokratlar da bu konuda desteklendi.Gerçi Kesrevi gibi Hiyabaninin fikir  düşmanları ingiltereninn yardımlarını' Hiyabaninin Azerbaycan adına ayaklanması sebebile ' ret ettiler.

 

 

Azerbaycan cumhuriyeti ve güney meselesi

 

Bilindiği gibi 1918 den 1920 e kadar Azerbaycan'ın kuzey bölümü müstakil bir cumhuriyet oldu ve onlarca devlet bu yeni devleti resmiyete tanıdı. Bu cumhuriyet hayatının  ilk günlerinden itibaren İran’da karmaşıklıklardan faydalanarak Azerbaycan’ın güney kısmıyla birleşmek istedi. İki Azerbaycan’ın birleşmesi için Baku’den görüş geçiren G.Azerbaycan devlet adamlarına hatsız tekliflerde bulundular.  Bu teklifler hepsi ret edilirken Farslar  Osmanlıların üst düzey komutanı Halil paşayı bu çabalara yardım gösterdiklerinden dolayı kınadı.[7] Ayrıca Hiyabani ve Resulzade ilişkileri de tartışılır bir konu oldu.Acaba neden bir  fikre mensup iki devlet adamı bir istikamette yürüyemediler? Gerçi güneyde olan hadiseler Azerbaycan cumhuriyeti devlet adamları tarafından de desteklendi[8].

 

İranlıların Azerbaycan cumhuriyeti aleyhinde faaliyetleri

 

Azerbaycan devletinin kurulması her zaman Azerbaycan’ı Fars kültürü istilasında görmek isteyenleri şaşırttı. Müsavatçıların bağımsız Azerbaycan şiarıyla işe başlamalarıyla bir zamanda onlarda                “ Azerbaycan cüze layenfekke İran “    ( Azerbaycan İran’ın ayrılmaz bir hissesi ) adlı gazete çıkarmaya karar verdiler[9]. Re’d adlı gazete hariç, gerek iç gerekse de dışta yayımlanan Fars sistemli İran dergilerinde iki şey vurgulandı:

1-     Azerbaycan her zaman İran’ın idi.

2-     Azerbaycan adı sadece güney kısma denirdi. kuzey kısma ise Aran/Ablan denirdi.[10]

 

1919 senesinde İran _ Azerbaycan federasyonu konusu

 

I.dünya savaşından sonra Paris’te mağlup olmuş ülkelerin geleceği için bir toplantı kuruldu. Azerbaycan delegeleri de bu toplantıya katılmak istedi ama onların katılmaları onaylanmadı. Azerbaycan temsilcileri henüz İstanbul’dayken Paris’te olan Ermenistan ve İran temsilcileri Azerbaycan’ın çıkarlarına dokunan büyük toprak iddiaları ile hareket ettiler. Yeni İran gazetelerinde yer alan pan- farsist konular İran dış işleri bakanlığının resmi tutumu oldu. İran hatta Osmanlı arazisinin doğusunu da talep ediyordu ve Ermenistan’ın toprak iddialarından endişe duyurdu. Asuriler de Urmiye ve Salams’ta bağımsız Nesturi memleketi kurma peşindeydiler.Onlar hatta müttefiklerin himayelerini de kazanmışlar[11].    İran 578  lik büyük bir arazi istiyordu ama İran’ın taleplerine müttefik  devletler  pek itina etmedi ve hatta sonunda İran tarafsiz olduğu için toplantıya giremedi.

İran Ağustos 1919 da İngiltere’yle bir stratejik ittifak kurdu.Ayrıca İngiltere Azerbaycan da hakim olan Şeyh Muhammet Hiyabani’den Rus Bolşeviklerle ittifak kurmamasına dair söz aldı. Böylece İngiltere Bolşevikler önünde bir baraj kurmay başardı. Bu aylardan itibaren İran Azerbaycan’dan toprak iddialar yerine bu devletle dostlu kurmaya taraf yöneldi. Bu siyaset değişiminde İran devletinde bulunan eski Türk devlet adamlarının rolü olmuştur[12].Bu devlet adamlarının çabalarıyla İran- Azerbaycan konfederasyon meselsi iki devlet adamları tarafından tartışıldı. Bu anlaşma (ekim- Kasım 1919 ) da Azerbaycan tarafından Elimerdan Topçibaşov ve İran tarafından Nusretoddole Firuz tarafından onaylandı. Ayrıca Araz nehrinin güneyinde yaşayan Azerbaycanlılar Kuzeydeki Azerbaycanlılara Ermeni çetelerinin karşısını almakta yardım ediyorlar[13].

Lord Korzon 13 Ekim 1919 da Ser persi cacs’a yazdığı bir mektubda  Bu anlaşmayı şöyle açıkladı :

1-                 Kafkas Azerbaycan’ı , Paris barış konferansına verdiği haritalarda gösterildiği gibi , sona kadar  Rusya topraklarından ayrılıyor.

2-                 28 mayıs 1918 de kurulan Azerbaycan cumhuriyeti bir özgür bağımsız ve demokratik ülke olarak resmiyete tanınacak . Azerbaycan’ın başkenti Baku olacak. Bu yeni cumhuriyette halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı ve anayasaya göre kurulacak parlaman bulunacak.

3-                 Azerbaycan demokratik cumhuriyeti kendi komşusu İran krallığı ile siyasi ve ekonomik ilişkilerde bulunacak . Bu ilişkilerin şekli İran ve Azerbaycan devletlerinin anlaşmasıyla sağlanacak. Bu ortak anlaşma iki tarafın parlatanlarında onaylanmalıdır.Fakat şimdiden Azerbaycan devleti İran devletiyle benzer ve aynı dış politika sağlayacak.Vahit dış işleri bakanlığı iki devletin dış siyaseti Yöneltecek.

4-                 Azerbaycan cumhuriyeti kendi toprak bütünlüğünü sağlamak ve bağımsızlığını geliştirmek ve korumak  için ve de siyasi , iktisadi , kültürel ve harbi güçlerin geliştirmesi için İngiltere tarafından İran’a yapılacak desteklerin istemesine samimiyetle  arz ediyor.[14]

Gerçi  Bu konfederasyon iki devletin dış ve iç sorunlarından dolayı gerçekleşemedi ama her iki devlet ticari alanlarda ilişkilerini genişlendirmekle ister istemez bölge de çizilen yeni haritaları kabul etmek zorunda kaldılar.hatta İran Baku’ye bir  resmi heyet göndermekle 1920 de Azerbaycan devletini resmiyete tanıdı.

M.E.Resulzade İran – Azerbaycan ilişkileri konusunda Azerbaycan milli meclisinin 15 Nisan tarihli toplantısında son cümleleri böyle söyledi: Efendiler!  Bugün Azerbaycan Meclis-i Mebusanı tasdikine takdim edilen antlaşma komşumuz ve dostumuz İran hükumeti ile bizim hükumetimiz arasında komşuluk ve sevgi yollarını tesbit edip iyi münasebetle yaşamayı onaylayan bir antlaşmadır. Her bir antlaşma gerek uluslar arası bir mahiyette olsun, gerek milli mahiyette olsun böyledir. Bir memleket içerisinde anayasa onun dahili muahedesidir. Uluslar arası muahedelerde keza böyledir. O şey ki, tabiatta vardır. Önce hayatın ihtiyaçları iktiza eder. Bir millet gerek kendi içinde, gerekse komşu milletlerle anlaşma neticesinde o ihtiyaçları def edip her iki tarafın çıkarları doğrultusunda antlaşmalar meydana getirirler. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri İran ile alaka ve yakınlığını bilenler ve bu hakikatlere müdrik olanlar ve bu iki millet arasında tarihi, medeni, iktisadi yakınlıkları anlayanlar bilirler ki, arada ne kadar sui-tefahüm, ne kadar suizan olursa olsun yine bugün bu iki milletin arzu ettiği muahedeyi mecburen tasdik edeceklerdir. Bu muahedeler Tabatabai veyahut Han Hoyski tarafından imza edilmiş bir muahede değildir. Bu iki milletin vicdanen emr ettiği ve dostluktan başka hiçbir çare olmadığını ve hiçbir yol ile gidebilmek bu iki millet için mümkün olmadığının farkına varan bir şekilden başka bir şey değildir. Bu hayata bağlılığı dış görünüş suretine bakılmalıdır.

Efendiler! Cumhuriyetimiz daha resmen teşekkül etmeden, tasdik olunmadan İran ile Azerbaycan arasında bir takım anlaşmazlıklar var idi. Bunlar da gayet sathi nazariyeler ve düşünceler idi. Bu hal ne İran ve ne de Azerbaycan milletinin yüreklerinden geçemeyen bir takım şek ve şüphelerden meydana gelirdi. O zamanlar her ne kadar bu şaiyalar efkar-ı umumiye üzerinde sui-tesir hasıl ederse de, bu iki milletin tarihi, medeni, dini, ahlaki, edebi alakasını bilenler ki, bu haller geçicidir. İran heyetinin başkentimize gelişi ile ceryan eden müzakerelerin uzaması da efkar-ı umumiye üzerinde bir takım şüpheler oluşturmuştur. Fakat bu iki milletin hakiki münasebetlerini  düşünenler hiçbir zaman  işi yarına bırakarak muahedeleri imza ettirmeden, adı geçen heyeti buradan bırakmadılar. Eğer başka türlü hareket etseydiler milletlerin huzurlarında mesul olacaklar idi. Milletlerinin çıkarlarını ve ihtiyaçlarını anlayan bu iki heyet muahedeleri imza etmekle kendilerine tarihin kaydedeceği şerefli bir adım attılar. Ben onlara gıpta ediyorum.

Efendiler!  Bu muahedeler içerisinde önemli bir madde vardır. İran milleti ve İran memleketi büyük ve birinci milletler sırasındadır ki,  Azerbaycan’ın istiklaliyyetini tasdikle beraber meşruluğu hakkında da tasdik etmiştir. Sözünü söyleyen tartışmacıya istirakımla beraber ben burada bu söz üzerine biraz konuşmak istiyorum. Bununla bile her milletin kendi mukadderatını idare etmeye hakkı vardır.-diyenlerin huzurunda daha şek ve şüphe içinde iken ve küçük milletlerin istiklal ve hürriyeti için hürmet ederiz- diye ortalığı velveleye verenlerin daha istiklalimizi tasdike cesaret göstermemişlerken bilahare yalnız söyleyip de falan bu hakkı tasdik eylememiştir ve yine bir takım sui-tefehhümlerle şimdiye kadar anlaşılamamış olanları bugün huzurumuzda gördük. Bugün onlar bizi tasdik etmişler ve bunu hakken de göstermişlerdir. Bunun üzerindedir ki, biz bugün bu dostluk muahedesini imzaladık. Sebebi ise iki milletin ruhunda olan uhuvvet ve kardeşlik hissidir ki, bu his ile onlar bizi herkesten evvel tasdik ettiler ve bizimle antlaşma yaptılar. Eğer böyle yapmamış olsaydılar, yalnız tarihi değil İran milletinin menfaatlerini anlamamış ve kötülük etmiş olacaktılar.

Efendiler!  Bir zamanlar Müslümanların ve doğu milletlerinin hukukundan bahis edilirdi. Bugünkü muahedeler ispat eder ki, doğu milletlerinin hakkı kendilerine verilirse ve onlar bir hükümet şekline düşünce birbiri ile anlaşırlar. İran hükümeti tasdik etmekle bütün İslam milletlerini aydınlatmış ve tahkim etmiştir. Bizim onaylanmış istiklalimiz İslam alemini saadete çıkaracaktır. (alkış) Bu muahedenamelerin ticareti ve iktisadi meselelerin küçüklüğü üzerinde bir o kadar da durmak gerekmez. Bundan bizim ve İran temsilcileri bıkmıştır. Bu antlaşmada iki gepik bu yana veya o yana olacak (tranzit) bir tarafa biraz fazla gidecek veyahut zarar edecek gibi şeyler iki kardeş millet arasında o kadar mühim bir şey değildir. Huzurunuzda tasdikten ötürü takdim edilmiş bu antlaşmayı ben Müsavat ve bitaraflar tarafından tebrik etmekle onun tasdikini arzu ve kendimizi bu münasebetle pek bahtiyar ve mesut add ettiğimizi arzla gelecekte dostane münasibetimizi daha sıkı olmasına çalışacağımızı görevimiz diye düşünerek saygılarımızı takdim ederim.” [15]

Azerbaycan'ın  tahrandaki ilk sefiri

 

Azerbaycan'ın tahranda ilk sefiri Adil han Ziyadhanov 23 Eylül 1919 da resmi olarak tahranda karşılandı. O eski Gence şehit serdarı Cavat han ve Kaçar şehzadesi ve geçmiş Azerbaycan valisi Abbas mirzanın torunlarındın idi. Ziyadhanov’un Tahrana gönderilmesi kaçar devletini baya etkilemişti. Adil Hanın elde edinmiş bir yazısında görüyoruz :

 Nevruz bayramı günü Azerbaycan cumhuriyetinin resmi surette tanınması ilk defa olarak Tahranda sefirliğin açılışı ve bayrak kaldırma munasibetile Azerbaycan sefirliğine yadigar olmak üzere verildi. 21 mart 1920 “[16]

Ne yazık ki bu bayrak bir sene sonra dünya ile birlikte Tahrandan da indirildi. Ziyadhanov yazır :

 22 iyon (mayıs ) 1921.yıl tarihinden şahenşahlık yanında resmiyeti yitirdim. Çünkü ali devlet tüm Sovyet respoblikalar ittifakı tarafından İran Şahenşahlık hükümet yanında tayin olunmuş tekçe bir nefer (kişi ) temsilci resmi surette kabul etmiştir[17].

 

Azerbaycan cumhuriyeti ve Fars sistemli İran basını

 

23 Sefer 1336 (  8 Aralık 1917  ) “Açık söz “ gazetesinde yayınlanmış makalede  Azerbaycan’ın bağımsızlığı önerildi. Bu öneri Tahran gazetelerinin sert tepkilerine sebep oldu. Tahranda yayımlanan “ irşat “ gazetesinin ( 6 Rabiolevvel 1336 / 20 Aralık 1917 ) sayısında Müsavatçıların Azerbaycan bağımsızlık istemesii tenkit ediliyor. Bu gazete makalesinde gerek kuzeyde gerekse de güneydeki Azerbaycan Türk halkını Fars ırkından bilip Azerbaycanlıları Tatar, Özbek , yahut başka Türk boylardan farklı olduğunu açıklıyor. Aynı zamanda 1813 den itibaren başlanan Azerbaycan'ın kuzey kısmından Azerbaycan sözünün kaldırılmasından sonra şimdi halkın iradesiyle tekrar bu adın kullanılması İrşat gazetesini şaşırtmıştı.

Azerbaycan bağımsızlığını ilan eden M.E.Resulzade bu itirazlara cevap olarak             “ Azerbaycan cumhuriyeti  “ adlı makalesinde şöyle yanıt verdi[18] :

Biz Azerbaycan muhtariyetinden bahis ettiğimiz zaman bazıları İran dahilinde bulunan Azerbaycan’ı kast ettiğimizi kast ediyorlar…. Bu asırda siyasi bakımdan Azerbaycan adı sadece adını çektiğimiz yere denir. Bu doğrudur. Ama Azerbaycan milleti Aras nehrinin kuzey ve güneyinde yaşıyor .

4 gün sonra 15 ocak 1918 de tanınmış Fars milletçisi M.Bahar  “nov bahar “ adlı pan farsisit gazetesinde  “ Müsavat partisi nedir ve ne diyor “ başlıklı makalede bu partinin Türkçülük ve Azerbaycan’ı bağımsız etme çabalarını eleştirdi. Bahar G. Azerbaycan ve Gilan vilayetinde Müsavatçıların Bürolarından endişe duyduğunun açıkça beyan ediyor. Ayrıca Azerbaycan Türkünü sadece Lisanları Türk olan lakin soy bakımdan Fars olarak beyan ediyor. İlginçtir 8 sene sonra Tebrizli Kesrevi “Azeri “ adlı kitabında bu yanlış dilcilik teorisini ileri surdu[19].

Bahar makalesinin devamında güncel siyasi tartışmalara deyinerek “ Azerbaycan Türkleri “ deyimini de eleştirip “ Kafkasya Müslümanları “ teriminin kullanılmasını tesviye ediyor. Onun tavsiyelerine göre “ Kafkasya Müslümanların” nın salahını Ermeni ve gürcülerle birleşmede bilmiş artı Azerbaycan’ın hiçbir zaman bağımsız olamayacağını da vurguluyor. Bahar’ın inancına göre Azerbaycan müstakil olsa olsa Nihayet İran’a bağlı olacaktır. Makalenin sonunda İran demokrat partisinin asıl amacı olan gülcü bir Fars devleti (İran Devleti ) yaranması olduğu ve Tahranda iktidarlı bir devletin bulunması olduğunu göstermiştir.

Sitareye İran (İran Yıldızı ) ( 10 Rabiolevvel 1336 / 24 Aralık 1917 ) “kardeşçe bir mesaj “ başlıklı bir makalede Kafkasya da  yaşayan halkı İranlıların yakın akrabası hesap edip onların Meşrutiyet harekatında yaptıkları hizmetleri beyan eder ve ilave eder ki Müsavatçılar Tebriz değil Tahrana temsilci göndermeleri gerekiyor.

Tahran- Baku arasında süren bu munakişeli tartışmalardan sonra müsavat’ın  Reşt temsilcilği bu olaylara son koymak için çaba gösteriyor. Reşt temsilciliği  Farsça ve Türkçe beyannamede Azerbaycan devletinin  Güney Azerbaycan’ı kuzeyle birleştirip Vahit Azerbaycan kurma gibi niyeti olduğu iddialarını gerçek dışı olarak beyan eder. Reşt müsavat partisi temsilciliği bu beyanatta  sadece Kafkas Azerbaycanlıların müstakilliğini ileri sürürken Bu cumhuriyetin sınırlarını şöyle açıklıyor:

Doğudan hazar deniz

Batıdan Gürcistan

Kuzeyden Dağıstan dağları güneyden ise Aras nehri

Yanı Baku, Gence ve yerevan eyaletleri.

Bu bilgiler Tahranda çıkan Re’d gazetesinde yayımlandı.[20]

Aynı tarihlerde (23 Rebiollevvel 1336/ 17 delv 1296 / 6 ocak 1918    ) Tahranda basılan “Cengel” adlı gazete sayı 24 de  “ geçmiş efsane yahut komşu tenceresi doğdu “ başlıklı makalede Azerbaycan devletinin yaranmasını yanlış bilerek ‘İran’ın kuzeybatısı’(Azerbaycan ) nı Türkleşmiş Farslar kimi beyan ediyor.Bu dergide Azerbaycan kimliğinin aradan kaldırmak için bazı önerilerde bulunur. Bu öneriler 1925 de  yani Fars sistemli İran kurulduktan Soner   G . Azerbaycan’da resmen uygulandı.

Re’d gazetesi sonralar 64.sayısında “ Müslümanlar arası siyasi olay “ başlıkta Kafkasya Müslümanlarının müsavat partisi etrafında toplandıklarını açıklayarak M.E. Resulzade’nın “Açık Söz “ gazetesinde yayımladığı makaleyi eleştirdi. Bu gazete müsavat partisini şöyle açıklıyor :

Müsavat partisi Kafkas Müslümanlarının birleşmesi değil başka Müslümanlar özellikle Osmanlı Müslümanların birleşmesi ile alakadardır[21]. Re’d gazetesi sonraki sayılarında Baku’de oluşan olayları şöyle açıkladı.

Son zamanlar İranlı ve Baku Müslümanlarını endişeye sokan bir melse müsavat partisini Azerbaycan’ın İrandan ayrılması ve Kafkaslara kavuşmasını istiyor. Vatan server İranlılar ve Rusya Müslümanlarından bir çoğu çeşitli siyasi partilerle tartışıp Baku’de ki İran başkonsolosu Saedolvuzera ile görüşüp konuşmuşlar. Bu görüşlerde Saedolvuzera Türkçe ve Rusça konuşmalarında İran Azerbaycan’ındır Azerbaycan İranın değil demiştir. Bu konuşmalarda hazır bulunanlar Saedolvuzernın sözlerini olumlu değerlendirmişler. Yerel gazeteler ise başkonsolosun beyanatını gazetelerinde okurlara aynen aktarmışlar “. Bu gazete başka bir konuyu da iddi etmiştir:     ” İranlılar resmi olarak Azerbaycan adının bu bölgeden (kuzey Azerbaycan) kaldırmalarını ve  be memlekete başka bir ad verilmesini istemişler. Onlar müsavat partisinin Tebriz ve Reşt bürolarının kaldırılması ve sadece Tahranda başkent olarak temsilci gönderilmesini istemişler”[22].

Bu çeşit iftiralara cevap olarak M.E. Resulzade Tahranda yayımlanan İRAN gazetesinde bir makale  yayımladı[23]. M.E.Resulzade bu makalede Azerbaycan adını savunarak Azerbaycan adının coğrafyadan ziyade bir milli iradenin beyan ettiğini açıklıyor. O, dünyada yalnız Azerbaycan yurdu değil Azerbaycan milletinin de altını çiziyor. M.E.Resulzade Azerbaycan milletini şöyle izah ediyor:

' Bu millet Türk soyuna bağlı olmuş coğrafya bakımından tartışmalı olursa da milliyet ve soy bakımından tartışılmaz bir konudur. Ben Gence , yerevan , Türklerini Karadağ , Tebriz , Halhal ,Marağa ve Erdebilden fark etmiyorum. Aynı dil aynı kültür ve aynı dinden oluşmuş bir millettir bu. Sadece bu son yüzyılda Azerbaycan'ın bir kısmı Rusya’da ve bir kısmı da İran’da kalmıştır. Kuzey Azerbaycanlıların müstakil hükümet kurmaları İranın çıkarları doğrultusundadır. Şayet İran temsilcileri Paris’te eski zakafkasyalardan toprak iddialarında bulunuyorsalar o zaman biz İran’ın fikirlerine şüpheyle yanaşacağız. Resulzade sonra tarihi faktlara istinat ederek eski tarihte şimali Azerbaycan’ın tarihi Azerbaycan ülkesi dahilinde olduğunu beyan eder.

Azerbaycan ve İran gazetelerinde devlet adamları ve aydınların  ikili tartışmalarından sonra “İran “ gazetesi Azerbaycan konusunda ilginç bir makale yayınladı. Hiç ziyalılara tanış olmayan  “İsmail Afşar Tarımı Azerbaycanlı “ adlı bir şahıs Azerbaycan meselesini politik açıdan değil kültürel ve tarihi faktlar esasında açıkladı. O bu makalede Azerbaycan'ın tarih boyu vahit olduğunu ileri sürerek birkaç bin yıl önce Azerbaycan’ın Türk yurdu olduğunu belgelere istinaden açıklıyor. Bu makale Fars sisteminde mevzi tutan tüm insanları şaşırttı. Bu makaleyi belki İran’da   1979 senesine kadar Azerbaycan’ın gerçek tarihi ve kültürünü aks ettiren son makale hesap etmek yanlış olmasın.

Bu ilginç makalenin yayılmasından sonra birkaç aya kadar İran gazetesinde bu makalenin aleyhinde bir kaç tane makale yayımlandı[24]. Biz bu makalelerin içeriğini tekrar olmasın diye getirmiyoruz.

Azerbaycan kelimesi ve milleti konulu tartışmalar  sonralarda devam etti .İranda 1925 den sonra resmi devlet politikası Fars eksenli olduğuna göre bu tartışmalar  devlet politikasına döndü ve İran’daki Azerbaycanlılar çeşitli dergilerle , yayınlarla ve basın organlarıyla Fars olarak ve sadece dilleri Türk olmuş kimi değerlendirildi. Onlara Azeri yani Türk değilsiniz denildi.Bu konuda resmi bi belgeye bakmakta fayda var:

 

 

        Türkiye Cumhuriyeti

Erkan-i- harbiyeye umumiye                                      Angere

Riyaset                                                                        1926-1-10i

İstihbarat dairesi

Şube kısım 2

166

Baş vekalet celilesi

İran ahvaline dair Van hudut komitesinin 1926-1-5 tarih ve 7 numaralı şifre sureti leffen takdim kılınmıştır.Rumiye şehbenderliği tercümanı hakkında iktizasının ifası hariciye vekalete celilesine arz edilmiştir efendim.

Erkan-i- harbiyeye umumiye reisi

Müşir

 

Başvekalet evrakı

Ek belge

 

 

     Türkiye Cumhuriyeti                                                           Van

Erkan-i-harbiyeye umumiyye Riyaset                             1926-7-0                                                                        

 İstihbarat dairesi

Acmeler  ?   966

(I,Z,H,L,R)  Aslen Türk olan kaçar sülalesinin son şahını ıskat ederek yerine Pehlevi hanidannı getirmeleri aslen Türk olan Azerbaycan’da derin bir hoşnutsuzlukla karşılanmıştır.Azerbaycan’ı temsil ettirmek bunlara Fars olduklarını telkin gayesini takip eden bugünkü İran başındaki İngiliz oyuncağı Rıza Hanın teşvikiyle Azerbaycan’ı acem yapmak için çok uğraşmaktadırlar.

Azerbaycan’daki mekteplerde Türkçe tedrisatın men’ edildiği Fars şairlerinin Azerilerin esasen Fars oldukları hakkında ki telkinleri mevkufken haber alınmıştır.Kürt , Ermeni, Asur mukarineti için Tebriz’de İngilizlerin,Urmiye’de Amerikanlıların çalışmakta oldukları muhakkaktır.

Kafkasyalı bir Türk olan Rumiye valisi azil ederek yerine ( okunmadı                               )namın bir acem vali tayin edilmiştir.

Tebriz’deki Azerbaycan emirleşkeri mirza Hüseyin Han’ın erkanı harbi olan Zefrusseltene hakikaten Türk ve Türk mohebbidir.Tebrizin pek fena faaliyetlerini anlayarak mukabile etmek gerek daşnak komitesinin gerek İngilizlerin ve acemlerin faaliyeti siyasilerinden haberdar olarak cereyanı lehimize ihale etmek lazımdır kanaatindeyim.

Zaferuddole kolaylıkla elde edilebilir.Bir Türk evladı olduğundan ve kendisi bir ordu erkanı harbi bulunduğundan çok şayanı istifade bir şahsiyettir.Rumiye’de bulunduğu sırada şehbenderlik tercümanı Ahmet beğ'in dostları olduğunu dabilnisbe biliyorum.Mumi ileyh Ahmet bağın Tebriz’de şehbenderlik kançılarlığına nakletmek arzusu da mevcuttur,bunu kendisi de söylemiştir.Taraf riyasetine(  okunmadı          )tanzim buyurilecek bir progrm takip ederek(    okunmadı               )hususundan haberdar etmek ve devletin nükteye nazarine göre ifaye vazife eylemek üzerine mümi aleyhin kançarlığıa tayinine

delalet buyurulmasına arz ederim efendim.

Van  hudut(komiseri)  : Süleyman harbi

 

Yıllar sonra Sovyetler birliği çökünce Azerbaycan devleti ortaya çıktı ve 1917 lerden başlayan ve 1920 lere kadar  süren tartışmalar 1990 de yeni den başaldı.fakat bu defa İranda Azerbaycanlılarda yeni kimlik arama dalgaları olduğu için yeni çabalar da yetersiz va akim kaldı. 



[1] Brown, Edward , yek sal der miyane iraniyan , Tahran 1360 , s : 172

[2] Mehbubi , Hüseyn , tarihi moessesate cedid der İran , Tahran 1370 s : 100

[3]    aynı kaynak ,  s :49

[4] Saadet Noberi , Hüseyn , Hacı Mirza Ağası , Tahran 1360, s :95

[5] Mahmut , mahmut , 19 . asırda İran- ingiltere siyasi münasibetleri , 2.c , Tahran 1344 s : 227

[6] Fethi , Nüsretullah , Şehit sigetolislam Tebrizinin  öz geçmişi ,Tahran 1352 s : 227

[7] Erfe, Hasan , 5 sultan hizmetinde.  taharan,1370 , s: 100

[8] Azerbaycan devletinin istanbuldaki sefiri Yusif Bey Vezirov ' Azerbaycan ' adlı kitabının 54.sayfasında   şöyle yazıyor : son zamanlar tebriz milli hereket merkezi oldu.Cenub Azerbaycan'ın müsteqil yalşamassını temin etmek üçün bir hükümet bile teşekkül etti.milli hükümet ' Azadistan ' namile merufdur.

[9] bu gazetede zamanında S.c.Pişavarş de öakale yayımlamıştı.

[10] bakınız İran diş işleri bakanlığını 1920 de Baküye  gönderdiğ heyetın raporlarına , Tahran 1379

[11] Melikzade. Tohid. Salmas  Azerbaycan tarihinde. Salama 1378.s, 202

[12] Kazvinin Tağizadeye mektubları , Tahran , 1353 / 1974 s:102

[13] Hafizzade , Eresbaran tarihi , Tebriz 1997 , s: 484

[14] Azeri , Rıza , Heyete fevkiladeye kafkaziye , Tahran 1379 s: 30

[15] Şimşir, Sebahettin, M.Emin Resulzadenin Meclis-i Mebusan Konuşmaları (1918-1920), İstanbul 2003

[16] Varlık dergisi , Tahran , sayı 51 .1379

[17] aynı kaynak

[18] RE’d gazetesi , tahran , 29 Rebiollevvel 1336( 11 ocak 1918 )( 22 cedy 1296 ) nu:40

[19] Bakınız Azeri ya Zebane Bastane Azerbaycan adlı  Kitaba

[20] Re’d , sayı 61 , 23 rabiolevvel 1336 ,17 delv 1296 . 6 ovak 1918

[21] Re’d , sayı 64 , 27 rabiolevvel 1336 ,21 delv 1296. 10 ocak 1918

 

[22] Re’d , sayı 75 , 10 cumadiossani 1336/ 4 Hut 1296

[23] İran , sayı 439 ,15 şaban 1337 / 26 sur 1298

[24]İran ,  sayı 455,458,460,462,464,465,476,478

۹۴/۱۱/۰۷
توحید ملک زاده دیلمقانی